Sürrealizm ya da gerçeküstücülük, 20. yüzyılın başlarında, I. ve II. Dünya Savaşlarının arasında Avrupa’da ortaya çıkmıştır.
Sürrealizm, ister söz, ister yazı ile ya da başka bir yolla, düşüncenin gerçek işlevini ortaya çıkarmak için başvurulan, içinden geldiği gibi yazma yöntemidir. Bu, aklın denetimi olmaksızın (rüyada olduğu gibi) her türlü estetik ve ahlak kaygısı dışında, düşüncenin yazılışıdır. Andre Breton
Sürrealizm ya da gerçeküstücülük, 20. yüzyılın başlarında, I. ve II. Dünya Savaşlarının arasında Avrupa’da ortaya çıkmıştır.
Sürrealist sanatçılar, Sigmund Freud’un psikanaliz yöntemin yola çıkmış ve bilinçaltının düşsel dünyasına yönelmişlerdir.
Akım, temelini, akılcılığı yadsıyan Dadaizm’den alır.
Sürrealist eserlerde, gerçek ve gerçekdışı iç içedir. Bilinçdışı gerçekler, tutarlı bir bütünlük taşımadan aktarılır.
Temel düşünce; aklın, geleneklerin, alışkanlıkların ve ahlaki değerlerin süzgecinden geçirilmeden anlatılır.
Sürrealizmin ilk örnekleri, 1500’lü yıllarda, ressam Hieronymus Bosch’un eserlerinde de görülür.
1924 yılında, şair Andre Breton Sürrealizm Manifestosu yazmıştır. Breton’a göre, sürrealizm, bilinç ile bilinçdışını birleştiren bir yoldur.
Belli bir felsefeye dayandığı ve bir bildirisi olduğu için sürrealizm, akım olmasının yanı sıra bir ekoldür.
Sürrealizmin etkisi, sanat dallarının yanı sıra Elsa Schiaparelli, Karl Lagerfeld ve Issey Miyake gibi moda tasarımcılarının çalışmalarında olduğu gibi, modada da görülür.
En önemli temsilcileri arasında Salvador Dali, Paul Eluard, Louis Aragon, Andre Breton, Federico Garcia Lorca ve Philippe Soupault yer alır.